KİTAP
İnşaat Hukuku Kitabı

İDARENİN YAPMIŞ OLDUĞU YANLIŞ İŞLEMİN SÜRELER GEÇTİKTEN SONRA GERİ ALINMASI (Kanunsuz Terfi İşleminin Geri Alınması Sonucunda Terfiye Dayanarak Yapılmış Fazla Ödemelerin Geri İstenmesi)

~ 06.11.2011 ~

Kamu hukukunun bir bölümü olan idare hukuku, (Devletin özel kişiler gibi hareket ettiği durumlar hariç) devlet ile kişilerin ilişkilerine ait kurallar topluluğunun olup, özel hukuk ise, eşit hak ve menfaatlere sahip kişiler arasındaki hukuki ilişkilere ait kurallardan ibarettir. Bu durumun tabii bir sonucu olarak, idare hukuku ilişkin ve anlaşmazlıklarına, idare hukuku kuralları, özel hukuk ilişki ve anlaşmazlıklarına ise özel hukuk kurallarının uygulanması gereklidir.

Borçlar Kanununun 61 ve sonraki maddelerinde düzenlenmiş bulunan sebepsiz zenginleşmede sebep, ile bunun sonuçlarını ayırmak gerekir. Eğer bu sebep kamu (idare) hukukunu ilgilendiren bir sebep ise, bu geçerli (muteber) olup olmadığı kamu (idare) hukuku ilkelerine göre çözümlenecek, konu çözümlendikten sonra, sonuçlarının tayin ve tespitinde Borçlar Kanununun 61 ve sonraki maddeleri uygulanacaktır. Ancak sebepsiz zenginleşmenin sonuçlarına Borçlar Kanununun 61 ve sonraki maddeleri hükümlerinin uygulanabilmesi için kamu (idare) hukukunda bu hükümlerin aksine hüküm bulunmaması gerekir. Diğer bir deyimle, Borçlar Kanunu hükümleri, kamu (idare) hukukunda bu hüküm bulunmadığı hallerde tamamlayıcı hüküm olarak uygulanır. Yine, Türk Borçlar Kanununa alınmamış olan ve memurların görevlerini ifa sırasında sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı sorumluluklarına ait İsviçre Borçlar Kanununun 61. maddesinin yorumunda, memurun kendi fiillerinden dolayı kamu kuruluşlarına karşı sorumluluğunun derecesini kamu hukuku kurallarının tayin edeceği ve örneğin kendisine tanınmış takdir veya yorum hakkını kullanırken hataya düşmesini, kamu (idare) hukuku kurallarınca, kusur olarak telakkisine imkan bulunmadığı kabul edilmektedir. Türk sisteminin uygulama şekli de ayrıca bizi yukarıdaki kabul tarzına götürmektedir. Şöyle ki: İdarenin, mahkemeye başvurmadan, resen istirdada kalkması halinde, bu istirdat işlemi aleyhine açılacak iptal davası Danıştayda görülecek ve tabiidir ki, Danıştay, bu anlaşmazlığı çözmek için, idare hukuku kurallarını uygulayacaktır. İdare fazla ödemeleri resen memurun aylığından kesmeyip de olayda olduğu gibi mahkemeye başvurduğu takdirde işlem aynı anlaşmazlık olduğu halde, bu kez idare hukuku kurallarının değil de Borçlar Yasası kurallarının uygulanması ve belki de tamamen aksi sonuca varılması adalet ve hukuksal düzenin kabul edemeyeceği bir durum yaratacaktır. Hukuk alanında devamlılık (istikrar) ve güven ise temel ilkelerdendir. Onun için, anlaşmazlık sebebi idare hukukunu ilgilendiren bir sebep ise bu çelişkiyi önlemek, ikili sonuca varma ihtimalini ortadan kaldırmak, uygulamada yeknesaklığı sağlamak, için de, tasarrufun ait bulunduğu hukuk dalı kurallarının uygulanması zorunludur.

Bu suretle idarenin, yanlış tasarrufunu geri alması üzerine geri alma tarihine kadar ödediği fazla paraları, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsilini istemesi davalarında yanlış tasarrufun geri alınıp alınamayacağı, geri alınabilse dahi geçmişteki durumların hukukça tanınması gerekip gerekmediği, bunun sonucu olarak ödenmiş paraların geri istenip istemeyeceği konusundaki sorunun idare hukuku kurallarından faydalanılarak çözümlenmesi gerektiği belirlenmiş olmaktadır.

Bir idari tasarruf iradi veya gayri iradi sebeplerle sona erebilir. İradi olarak sone erme halleri kazai yoldan iptal, tasarrufun idare tarafından geri alınması, tasarrufun kaldırılması veya düzeltilmesi şeklinde özetlenebilir. Kazai yoldan iptal ile geri alma, genel hataları ile birbirine benzeyip geriye yürürler yani (makable şamil) olurlar. Tasarrufun kaldırılması ve düzeltilmesi ise, kaldırma ve düzeltme tarihlerinden itibaren hüküm ifade ederler, geriye yürüme tesirleri yoktur. İçtihat konusu uyuşmazlıkta, özellikle memurların intibaklarında, yapılan yanlış işlemin (intibakın) düzeltilmesi söz konusu imiş gibi görünmekte ise de, burada yanlış tasarruf geri alınmış ve ayrıca, hukuka uygun yeni bir işlem (intibak) yapılmış bulunmaktadır. Nitekim, idarenin geçmişte ödenen maaş farklarını geri istemek için davalar açmış olması da, idarenin amacının, bir geri alma tasarrufunda bulunmak olduğunu göstermektedir.

Kural olarak bir idari tasarruf idare tarafından geri alınabilir. Ancak, bu geri almanın mümkün olup olmadığı hususu, içtihatlar, kamu yararı, geri alınan tasarrufu dolayısıyla kişilerin elde etmiş oldukları hakların karşılaştırılması suretiyle anlaşılabilir. Hukuka uygun idare tasarruflarının geri alınması, esas itibariyle bu tasarrufların gelecekteki hükümlerine son vermek veya gelecek için hükümlerini değiştirmek demektir. Bu itibarla hukuka uygun tasarrufların geri alınması ancak, geçmişte doğmuş haklara, (kazanılmış haklara) saygı göstermek, bu hakları tanımak suretiyle mümkündür. Diğer bir deyimle, hukuka uygun tasarrufların makable şamil şekilde geri alınması imkan dahilinde değildir; hukuka uygun bir tasarrufun geri alınması kaldırma veya düzeltme niteliğindedir. Hukuka aykırı, yanlış tasarruflara gelince (yokluk veya mutlak butlan nedenleriyle sakat olan bir idare tasarrufu, kural olarak geriye yürür biçimde geri alınabilirse de, bu durumlar işbu içtihadın konusu dışındadır), idare hukukunun genel prensibi, bir idari tasarrufun geriye yürümeyeceği şeklindedir. Oysa bir tasarrufun geri alınması, iptal gibi, geriye yürür sonuç doğuracaktır. Bu takdirde, geri alma işleminin durumu ve sonuçları, bu genel prensip göz önünde tutularak tespit edilmelidir. Burada, yanlış bir idare tasarrufunun geri alınmasındaki kamu yararı ile bu yanlış tasarrufun kişiler yararına yarattığı hukuki durumların korunması (istikrar prensibi) çatışma halindedir. Ancak bu çatışma görünüştedir, zira yanlış bir idare tasarrufunun geri alınması kamu yararı bakımından zorunlu gibi görünmekte ise de, istikrarın korunmasında da kamu yararı vardır. Yerleşmiş (müesses) durumlar hataen de doğmuş olsalar ve hak teşkil etmeseler bile, her zaman geriye yürür şekilde ortadan kaldırılabilmeleri, istikrarı ve toplumun güven hissini sarsar, kamu düzenini zedeler. Hukuka aykırı işlemin, ilgili kişi lehine yarattığı hukuki durumların ilelebet tartışma konusu yapılması sakıncalıdır. Dolayısıyla belirli bir süre geçtikten sonra bu hukuki durumların korunmasında, meşru yararları olan ilgililerin korunmasını, yani hukuki durumların dokunulmazlığını, kabul etmek gerekir.

Burada ne sürede yanlış tasarruftan dolayı kişi yararına hak veya korunması gereken yerleşmiş, (müesses) bir durum doğduğu meselesi ortaya çıkmaktadır. Uzun süre, yanlışın, bir tasarrufu geriye yürür biçimde ortadan kaldırmak için bir sebep olmadığı kabul edilmiştir. Ancak, sonradan bu görüş değişmiş ve kişilere tanınan iptal davası süresi içinde veya özel bir dava süresi varsa o sürede yahut, dava açılmış ise, dava sonuna kadar idarenin tasarrufunu geriye alabileceği yabancı doktrin ve içtihatlar ile Türk doktrininde kabul edilmiş ve yerleşmiştir. Prof. Waline, "Hukuka aykırı bir işlem ancak, iptal davası süresi içinde geri alınabilir. Bu süre geçtikten sonra geri alma imkansızdır" demektedir. Odent, görüşünü "Hukuka aykırı bir idare işlemi, bu idare işleminin iptali için kanun yolu açık olduğu sürece, iptal süresi geçmedikçe geri alınabilir. Bu süre geçtikten sonra hukuka aykırı işlemin geri alınması da hukuka aykırı olur." şeklinde ifade etmektedir ( Odent a.g.e., Sh. 743-746 ). Prof. Rivere '.nin görüşü de aynı yöndedir: "Geri alma, iptal davası açma süresi ve dava açılmış ise hakim karar verinceye kadar mümkündür. Bunun dışında geri alma hukuka aykırı olur; idare kararı kanuna aykırı olsa bile artık kazanılmış hak olmuştur. İçtihatlar hukuki güveni ( istikrarı ) kanuniyetten daha önemli telakki etmektedirler." ( Rivero, Droit Administratif, Paris 1965, 3. baskı Sh. 95 ). Prof. Sıddık Sami Onar da yanlış işlem konusunda, aynı görüşü benimsemektedir: "Tasarruf ancak iptal davası müddeti veya hususi bir dava müddeti varsa o müddet veyahut iptal davası açılmışsa davanın müddeti içinde geri alınabilir. Ancak, bu müddet şartının fert lehine bir durum doğurmuş olan tasarruflarda nazara alınması doğru olur. Ferde külfetler yükleyen durumları daima kaldırılmalıdır" ( Onar S., S., a.g.e., Sh. 432, 433 ). İlmi içtihatlar genellikle geri almanın bir süre ile sınırlandırılması merkezindedir. Danıştay da istikrar prensibini olayın özelliğine göre uygulamaktadır. Burada gerçekten kesin bir sürenin tespiti zorunludur, çünkü hukukun amacı, kişilerin birbiriyle veya devletle olan ilişkilerinde güven ve devamlılığı ( istikrarı ) sağlamaktır. Bugün devlet, mülk devlet veya polis-devlet olmaktan çıkmış, topluma hizmet etmekle yükümlü sosyal bir kuruluş halini almış, mülk devlet veya polis devlet kavramı yerini hukuk devletine bırakmıştır. Devletin her eylem ve işlemi yargısal kontrole açık hale gelmiştir. Bir hukuk devletinde ise, devletin eylem ve işlemleri takdiri kurallara değil, hukuk kurallarına uymalıdır. Kişiler davranışlarını önceden konulmuş objektif bir takım kurallara uydurmak zorunda oldukları gibi, devlet de böyle bir takım kurallara uymak zorundadır. Bu nedenlerle doktrinin (bilimsel içtihatların), yanlış tasarrufu geri alma işleminin iptal davası süresi içinde (bizde 90 gün) veya özel bir dava süresi varsa bu sürede yahut dava açılmış ise, dava sonuna kadar imkan dahilinde bulunduğu, bu süreler geçtikten sonra geriye yürür şekilde tasarrufun geri alınmasının imkansız olduğu yolundaki birleşik ve yerleşmiş tutum ve görüşü, gerek objektif bir kural niteliğinde olup takdire yer vermemesi gerekse adalet, hakkaniyet, kamu düzeni ve devamlılık (istikrar) bakımından tercihi gereken bir hukuki norm olarak kabul edilmeli ve bu kabulün ışığı altında içtihadı birleştirme konusu olan uyuşmazlık çözümlenmelidir. Bu çözüm şekli eşitlik ilkesine de uygun düşmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, uzun süre, idarenin, yanlış da olsa, tasarrufunu mukable şamil olarak geri alması hakkı idareye tanınmıştı. Fakat, sonradan, gerek eşitlik ilkesi gerekse iptal davasında idarenin davayı kabul edebileceği, yani işlemini geriye yürür şekilde geri alabilmesi imkanının varlığı, iptal davası süresi içinde işlemini geri alma imkanını idareye tanımak gerektiği görüşünü üstün kılmıştır. Gerçekten, nasıl ki iptal davası açabilmek için gerekli olan süre geçtikten sonra, istikrarın korunması pahasına, kişiler aleyhindeki hukuka aykırı (yanlış) idare işlemlerinin artık iptali istenemiyor ve işleme suni bir sıhhat tanınarak idare iptal davası tehdidinden kurtuluyorsa, bunun aksini de düşünmek, yani idare edilenlerin de haklarında yapılmış işlemlerin sınırsız olarak geri alınabileceği tehlikesinden kurtarılmaları gerekir. Topluma ve kişiye hizmetle yükümlü bir hukuk devleti, kişiye haksızlık yapmamak, kendisinin yararlandığı bir süreden kişiyi de faydalandırmak zorundadır. Sebepsiz zenginleşme davası hakkaniyete dayanan bir davadır. Oysa kişiyi ( özellikle intibaklarda memuru ) ilelebet bir durumun değiştirilebileceği endişesi içinde bırakmak ve yanlış işlemin doğuşunda hiçbir payı bulunmayan iyi niyetle zenginleşen kişiyi aldığını geri verdikten sonra, bu yanlış işlem ve ivazsız kazandırma olmasa idi bulunacağı durumdan daha kötü bir duruma düşürmek hakkaniyet ilkesi karşısında, hukuken savunulamayacak bir tutum olur. Bu nedenle, nasıl ki, iptal davası süresi veya kanunlarda ayrı bir süre belirtilmişse bu süre geçince kişi için işlem kesinleşiyorsa, bu sürelerin geçişinin, idare için de işlemi kesinleştireceği kabul edilmelidir. O halde, varılan sonuç: yukarıda tespit olunan süreler geçtikten sonra idarenin yanlış şart-tasarrufu geriye yürür şekilde geri alamayacağı, fakat bu süreler içinde işlemin geri alınmasının, iptal davası, gibi, geriye yürür tesir doğuracağı merkezindedir.

Ancak, burada bir husus açıklığa kavuşturulmalıdır. Yukarıda belirtilen kabul şekli, bu belirli süreler geçtikten sonra hukuka aykırı ( yanlış ) idare tasarrufunun artık hiçbir zaman geri alınamayacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu tarzda yorumlanacak olursa, yanlış işlem sonucu doğan hukuka aykırı durumun ilelebet devam edeceği kabul edilmiş olur ki, bu durum da eşitlik istikrar ve kamu düzeni ilkeleri ile bağdaşmaz. Burada müktesep hak ( kazanılmış hak ) ile müesses durum ( yerleşmiş, kazanılmış durum ) kavramları arasındaki fark meydana çıkmaktadır. Kazanılmış hak hukuka uygun bir işlemden doğar ve bu işlem geri alınsa bile, ilerisi için de devam eder. Yerleşmiş, kazanılmış durum kavramı ise, hukuka aykırı bir işlemin belirli süre geçtikten sonra geri alınması üzerine artık ilerisi için işlemin hüküm ifade etmeyeceğini, fakat geçmişte kalan durumun da tanınması gerektiğini ifade eder, yani işlemin ilerisi için değiştirildiği, düzeltildiği anlamına gelir. Onun için, hukuka aykırı ( yanlış ) işlem, yukarıda açıklanan süreler geçtikten sonra geri alınırsa sonrası için kişiye bir hak bahşetmez, yalnızca geçmişteki durumun, parasal da olsa, tanınması sonucunu doğurur. Fakat, yukarıda varılan sonuç ve kabul edilen kural ancak iyi niyetli kişiler içindir. Eğer, idarenin yanlış işlem yapmasına kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi sebebiyet vermiş ise, bu yanlış idare işlemi her zaman, bir süre şartına bağlı olmaksızın, geriye yürür şekilde geriye alınabilir.

Yukarıdan beri yapılan açıklama ve incelemelerden anlaşılacağı gibi, yanlış bir şart tasarrufun idare tarafından geri alınmasından dolayı ödenmiş fazla paraların geri istenmesi davalarında, kamu yararı ile kişisel yararı uzlaştıracak, kamu ve hukuk düzenini sarsmayacak, aksine, bunlara güven ve devamlılık sağlayacak nitelikte en adil ve hukuki bir norm olarak iptal davası süresini, genel olarak yanlış şart tasarrufu, geriye yürü şekilde geri almak için bir sınır olarak kabul etmek, bu süre geçtikten sonra tasarrufun ancak ilerisi için hüküm ifade edecek şekilde geri alınabileceği, daha doğrusu ilerisi için değiştirilebileceği, tarzında bir sonuca varmak gerektir. Belirtilen süreler geçtikten sonra idare yanlış tasarrufunu geri alsa bile, geçmişteki durumlar artık kazanılmış durum niteliğinde olacağından, yanlış işleme dayanılarak yapılmış ödemelerin sebepsiz olduğu da ileri sürülemeyecek ve geri istenmesi mümkün olmayacaktır.

SONUÇ : 1 - Yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla, idare yanlış şart tasarrufunu ( özellikle yanlış intibak işlemini ), ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabilir.

2 - Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarruf geriye yürür şekilde geri alınamaz.

3 - Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumlar, parasal sonuçları da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gereir.

4 - Bu nedenle yanlış işlemin ( intibakın ) bu süreler geçtikten sonra geri alınması durumunda geri alma gününe kadar ödenmiş bulunan fazla paraların ( aylıkların ) hukuken geçerli bir nedenle ödenmiş bulunduğunun kabulü gerekmesi karşısında artık sebepsiz zenginleşme söz konusu olamayacağından, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceğine karar verildi (Yargıtay İBGK. 27.1.1973, 6/2).

Kanunsuz Terfi İşleminin Geri Alınması Sonucunda Terfiye Dayanarak Yapılmış Fazla Ödemelerin Geri İstenmesi

İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabilecektir.

Yukarıda belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin istirdadı hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere 60 gün içinde kabil olup 60 günlük süre geçtikten sonra istirdat edilemez (Danıştay İBGK. 22.12.1973, 8/14).

Hits: 21162

Yargı Dünyası

YENİ ÇIKTI
 
YENİ ÇIKTI
İNŞAAT HUKUKUNDA ALACAK VE TAZMİNAT HESAPLARI   İlker Hasan Duman 1. Baskı, Kasım 2022 Yayınevi:Seçkin Yayıncılık     KONU BAŞLIKLARI  GECİKME ...
YENİ ÇIKTI
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Kaynaklanan Dava ve Sorunlar Nasıl İncelenmelidir? – Yargıç ve Avukatlara – İlker Hasan Duman MART 2022 / 2. Baskı ...
ÖNLENEMEZ/ÖNGÖRÜLEMEZ NEDEN
Önlenemez/öngörülemez neden, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve ...
FATURANIN İSPAT GÜCÜ NEDİR?
1. Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ...
YÜKLENİCİNİN ÜCRETE (TAPUYA) HAK KAZANABİLMESİ
Ani edimli olan eser sözleşmelerinin feshi, kural olarak, geriye etkilidir. Yüklenicinin, ücrete ( bağımsız bölümlere ) hak kazanabilmesi, edimini ifa etmesine, yani ...
GECİKME TAZMİNATININ HESABI
Gecikme tazminatı, kural olarak sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihinden, eserin eksik ve kusursuz olarak, sözleşmeye uygun biçimde teslim edildiği tarihe kadar ya da iş ...
CİNS DEĞİŞİKLİĞİ, TEVHİT, İFRAZ, ALAN DÜZELTME, TAKSİM, İHDAS, TERK VE TESCİL İŞLEMLERİNİN RESEN YAPILMASI
 7181 Sayılı Yasanın 24. Maddesiyle 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6 ncı maddesine eklenen 1. fıkrasında[1], Afet ...
ARSA SAHİBİ, YÜKLENİCİNİN BAĞIMSIZ BÖLÜMLERİNİN TAPUSUNU ZAMANINDA VERMEK ZORUNDA OLUP, GECİKME HALİNDE MEYDANA GELEN ZARARI ÖDEYECEKTİR
 Kat karşılığı yapılan sözleşmede, inşaatın ulaşan belli aşamalarında yüklenici payına düşen bağımsız bölümlerden belirlenen miktarının tapuda arsa ...
İNŞAATIN TESLİMİ NE DEMEKTİR? TESLİM NASIL İSPAT EDİLİR?
Taraflar arasındaki uyuşmazlık teslimin yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında 2014 yılı içerisinde sözlü eser sözleşmesi ilişkisi ...
EKSİK VE KUSURLU İŞLERDEN KAYNAKLANAN ALACAK
 Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde yüklenicinin ya da yükleniciden bağımsız bölüm satın alanların arsa payı karşı inşaat yapım ...
ESERİN GEÇ TESLİMİ NEDENİYLE MAHRUM KALINAN KİRA BEDELİNİN TAZMİNİ İSTEMİ
  “Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmeleri” ise, arsa sahibi veya sahipleri ile yüklenici arasında yapılan ve eser sözleşmelerinin bir ...
İŞ SAHİBİNİN BEDEL ÖDEME BORCU
 TBK. 479. maddede yer alan "iş sahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur” tümcesinden amaç, sözleşmeciler tarafından aksi ...
TÜKETİCİ HUKUKUNDA EKSİK VE BOZUK İŞ
Davacı,...., 14110 parselde inşa edilen “İdealistkent” adlı projeden bir bağımsız bölümü davalılardan satın aldığını, dairede, bloklarda ve sitenin ortak ...
AYIP NEDENİ İLE BEDELDEN İNDİRİM MİKTARININ (NİSBİ METOTLA) HESABI
 Bilirkişiler öncelikle satım tarihi itibariyle davaya konu aracın, tarafların kararlaştırdıkları satım bedeli gözetilmeksizin gerçek ayıpsız sürüm değeri ...
TAŞINMAZIN UZUN MÜDDET KAMULAŞTIRILMADIĞINDAN BAHİSLE TAZMİNAT İSTEMİ
Dava, Aydın İli, Söke İlçesi, Doğanbey Köyü, 84 ve 127 parsel sayılı taşınmazların maliki olan davacının, taşınmazın sit alanı olarak belirlenmesi nedeniyle ...
Kentsel Dönüşümde Ortaklığın Giderilmesi
 6306 sayılı yasa hükmü gereği riskli yapı olarak yıkılan bir binanın arsası üzerindeki ortaklığın gidderilmesi istemi ile açılacak bir dava, bu yasanın ...
PLANLARIN ALENİYETİ VE DAĞITIMI
Her ölçekteki planlar, plan notları, açıklama raporları ve ekleriyle birlikte alenidir. Bu aleniyeti sağlamak planı onaylayan idarenin ...
İÇME SUYU BARAJI KISA MESAFELİ KORUMA ALANINDA MÜLKİYET HAKKININ SINIRLANDIRILMASI
 Dava, İstanbul, Çatalca, Sazlıbosna Köyü Ağıltepe Mevkii, 15 pafta, 4587 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılması istemiyle 22.3.2012 gününde yapılan ...
İMAR PLANLARI . ÜST ÖLÇEKLİ İMAR PLANI . ALT ÖLÇEKLİ İMAR PLANI . UYGULAMA İŞLEMİ NİTELİĞİ
 Dava, Tekirdağ, Çorlu, ... Mah. ... pafta, ... parsel sayılı taşınmaza ilişkin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 28.1.2002 tarihinde onaylanan 1/25.000 ...
TEDAVİ HİZMETİNİ ÜSTLENEN DOKTOR VE ÖZEL HASTANENİN SORUMLULUKLARI
 Davacı, kaza sonucu sağ kolunun yaralanması nedeniyle davalı hastanede çalışan diğer davalı doktor tarafından ameliyat edildiğini, ancak ameliyat sonucu iyileşme ...
YÜKLENİCİDEN BAĞIMSIZ BÖLÜM ALAN DAVACININ TAPU İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ
 Dava, arsa sahibiyle yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alan davacının tapu iptali ...
KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİNE DAYALI TESCİL TALEBİ
 Uyuşmazlık; dava konusu Abaza mevkiinde 1141 parselin güneyinde bulunan B2 ile gösterilen taşınmaz yönünden, 743 sayılı Türk Kanunu Medeni madde 639/1, 4721 ...
Prof. Dr. Fazıl SAĞLAM: Anayasa Mahkemesi'nin Tutuklama Üst Sınırı ile İlgili Kararı Üzerine Düşünceler
 Anayasa Mahkemesi, 04.07.2013 tarihinde verdiği bir kararda 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 6352 sayılı kanunla değişik 10/5. maddesini iptal etmiş ...
YARGITAY KARARI: ARAÇLARIN DANIŞIKLI SATIŞI
 Yapısı itibariyle bir taşınır mal olmasına karşın , trafikte kayıtlı bir aracın mülkiyetinin geçişi  bir taşınır, hatta taşınmazdan daha farklı bir hukuki ...
AMK: İLETİŞİMİN DENETLENMESİ
  4.12.2004 günlü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesinin, 25.5.2005 günlü, 5353 sayılı Yasa’nın 17. maddesiyle değiştirilen (1) ...
İDARENİN YAPMIŞ OLDUĞU YANLIŞ İŞLEMİN SÜRELER GEÇTİKTEN SONRA GERİ ALINMASI (Kanunsuz Terfi İşleminin Geri Alınması Sonucunda Terfiye Dayanarak Yapılmış Fazla Ödemelerin Geri İstenmesi)
Kamu hukukunun bir bölümü olan idare hukuku, (Devletin özel kişiler gibi hareket ettiği durumlar hariç) devlet ile kişilerin ilişkilerine ait kurallar topluluğunun ...
AMK: SOYADIN YABANCI KÖKENLİ BİR SÖZCÜKLE DEĞİŞTİRİLMESİ
Kişinin mevcut olan soyadını Türkçe kökenli bir sözcük ile değiştirmek isteyip mahkemeye başvurduğunda yasal anlamda herhangi bir sorunla karşılaşmazken, ...
TOPLU YAPILARDA YÖNETİM PLANI
634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası'nın 66. maddesine göre, toplu yapı; bir veya birden çok imar parseli üzerinde, belli bir onaylı yerleşim planına uygun yapılmış veya ...
YENİ BORÇLAR KANUNUNDA ESER SÖZLEŞMESİ MADDELERİ
A. Tanımı MADDE 470- Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. B. ...
DÜZENLEDİĞİ (BİR YARGISAL FAALİYET OLAN) İDDİANAMEDEN DOLAYI CUMHURİYET SAVCISI ALEHİNE AAÇILACAK TAZZMİNAT DAVASI HUMK'NUN 573 VD. MADDELERİNE TABİ DEĞİLDİR. SAVCININ YARGISAL FAALİYETİNDEN DOLAYI ADALET BAKANLIĞI ALEYHİNE DAVA AÇILAMAZ.
Dava, manevi tazminat istemine ilişkin olup; cumhuriyet savcıları aleyhine, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesine açılmıştır. Davacı; davanın sanıklarından ...
YABANCI OKULLARIN BAKANLAR KURULU İZNİ İLE YENİ ARAZİ EDİNEBİLMESİ
İPTAL DAVASININ KONUSU : 8.2.2007 günlü, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 5. maddesinin (b) bendinin (1) ve (5) numaralı alt bentlerinin, Anayasanın ...
DANIŞTAY KARARI: PLAN DEĞİŞİKLİĞİNE İLİŞKİN VERİLEN YAPI RUHSATININ İPTALİ
T.C. Anayasanın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti Hukuk Devleti olduğu belirtilmektedir. Hukuk Devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğu ve sonuçta idarenin hukuka ...
YARGITAY KARARI: CEZA YARGILAMASINDA TUTUKSUZ YARGILAMA ASILDIR
ÖZET :Ceza yargılamasının tutuksuz yapılması asıldır. Koruma tedbiri anlamında tutuklama ise, istisnai bir nitelik taşımaktadır. İstisnanın, kural haline ...
Gizli Tanıklar ve Adil Yargılanma Hakkı
GİZLİ TANIKLAR VE ADİL YARGILANMA HAKKI   Rıza Türmen (Milliyet, 19.3.2010)     Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in de arasında bulunduğu 14 sanıklı ...